Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Endonezya ziyaretinden sonra gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. G20 Bali Zirvesi’ndeki programlarını başarıyla tamamladıklarını belirten Erdoğan, sözlerine Endonezya makamlarına teşekkür ederek başladı.
‘İKİ ÜLKE ARASINDA CİDDİ BİR İŞ BİRLİĞİ POTANSİYELİ OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ’
Erdoğan, ”Zirve öncesinde Cumhurbaşkanı Joko Widodo’yla bakanlarımızın katılımıyla bir görüşme gerçekleştirdik. Kendisiyle ikili ilişkilerimizi tüm yönleriyle kapsamlı bir şekilde ele aldık. Ülkelerimiz arasında kurduğumuz Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi, ilişkilerimiz açısından tarihi bir adımdır. Konseyimizin ilk toplantısını da kısa sürede gerçekleştirerek, yakaladığımız ivmeyi devam ettirmek istiyoruz.
Ortak hedefimiz olan 10 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmak için gayretlerimizi artırma kararı aldık. Savunma, teknoloji, inovasyon, çevre, ormancılık ve kalkınma iş birliği alanlarında imzaladığımız 5 anlaşmanın bu süreci kolaylaştıracağına inanıyorum. Özellikle savunma sanayii alanında iki ülke arasında ciddi bir iş birliği potansiyeli olduğunu görüyoruz. ” dedi.
Zirvede, gıda ve enerji güvenliğinin temel başlıklar olarak ön plana çıktığının altını çizen Erdoğan, “Gıda güvenliği meselesi 2015 yılında deruhte ettiğimiz G20 Dönem Başkanlığımızın ana gündem maddelerinden biriydi. G20 tarihindeki ilk enerji bakanları toplantısı da yine bizim dönem başkanlığımızda icra edildi. Antalya Zirvesi’nden bugüne yaşananlar, ülkemizin 7 yıl önce gündeme taşıdığı konuların isabetini de böylece göstermiş oldu. İştirak ettiğimiz oturumlarda enerji ve sağlık başlıklarında Türkiye olarak attığımız adımların takdir topladığını da gördük.
“G20 BALİ BİLDİRGESİ ÜLKEMİZE KATKILARI OLDU”
Aynı şekilde Rusya-Ukrayna arasındaki esir takası ve tahıl koridoru girişimimizin dünya liderleri tarafından memnuniyetle karşılandığına da şahit olduk. G20 Bali Bildirgesine de ülkemizin önemli katkıları oldu. Rusya-Ukrayna krizine yönelik her tarafla konuşabilme yeteneğiyle ara bulucu bir rol oynayan ülkemiz ortak bir bildirgenin çıkarılmasında aktif bir tutum sergiledi. Ülkemiz öncülüğünde hayata geçirilen Karadeniz Tahıl Koridoru Girişimi, Türkiye ve İstanbul Anlaşmasına da referans verilerek tüm G20 ülkelerince memnuniyetle karşılandı.
Mülteciler konusunda iş birliği içerisinde olunması gerekliliği de G20 Bildirgesinde bağımsız bir paragraf olarak yer alabildi. Zirve marjında ayrıca mevkidaşlarımla ikili görüşmeler de gerçekleştirdim. Bu temaslarımızda savunmadan enerjiye, terörle mücadeleden yatırım, ticaret ve turizme kadar gündemimizde yer alan konuları istişare ettik. Ziyaretimizin ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.”
’İstiklal Caddesinde hain terör saldırısı gerçekleşti ve bu hepimizi derinden etkiledi. Türkiye olarak birlik ve beraberlik mesajı verdik kuşkusuz. Ama daha önceki saldırılarda olduğu gibi, yine CHP başta olmak üzere muhalefet partileri, terör örgütünü kınamak, lanetlemek yerine “hükümete yarıyor” düşüncesiyle bir anlamda devleti suçlayan bir tutum sergiledi. Bazı basın kuruluşlarından da benzer yaklaşımlar söz konusu oldu’
“MUHALEFET TERÖRİSTLERLE KOL KOLA GEZİYOR”
“O gün saldırıyla ilgili bütün gelişmeleri yakından takip ettik. 81 yaralı bilgisi geldi. Ölümler noktasında çok endişeliydik. Maalesef 6 vefat oldu. Ki bunların ikisi çocuktu. Rabbim her birine rahmet eylesin. Şu anda 5 vatandaşımız hala yoğun bakımda. Yaralıların sayısı 25’e indi, diğerleri taburcu edilmiş vaziyette. Şunu bütün samimiyetimle, açık sözlü olarak söylemem gerekir. Bütün bunlara rağmen muhalefetin her zaman olduğu gibi bu olayların acısını hissetmeyişine biz zaten alıştık. Bu muhalefet, teröristlerle kol kola Ankara’dan İstanbul’a yürüyen muhalefettir.
Biz bu muhalefete yabancı değiliz. Bunların tavırlarına da yabancı değiliz. Şu anda bunlar PKK’nın parlamentodaki uzantısıyla zaten beraber hareket etmiyorlar mı? Beraber hareket ediyorlar. Kaldı ki bunların şu anda kendi içinde zaten terör söylemlerini ifade eden kişiler yok mu? Var. Nitekim şimdi bunlardan bazılarıyla ilgili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına yönelik parlamentoda çalışmalar da devam ediyor. Bunlara alıştık.
Burada özellikle muhalefetin içinde, CHP’yi bir kenara koyalım, 6’lı masanın hepsini söylememe gerek yok, ama İP’in (İyi Parti’nin) bunlarla aynı çizgiye düşmesi tabii düşündürücü. Onlar niye bunlarla aynı masaya düşüyor veyahut aynı konuma geliyor? Bu tabii düşündürücüdür. Hele hele böyle bir dönemde. Temenni ederiz ki bunlar da bir dönüşüm yapmak suretiyle gerek bu masayı terk etmek gerekse milli ve yerli bir duruş sergilemek üzere konumunu yeniden gözden geçirir.”
’İstiklal Caddesindeki saldırıyı ‘seçim yaklaştıkça yapılabileceği konuşulan provokasyonlardan biri’ olarak ifade edenler var. Siz bu saldırıyı seçimle ilişkilendiriyor musunuz? Bu tür saldırıların olabileceğini düşünüyor musunuz?’
“Bir defa şunu peşinen söyleyeyim; biz hiçbir provokasyona Allah’ın izniyle pabuç bırakmayız. Gereği neyse bunun gereğini yaparız ve yapacağız. ‘Bu saldırı yaklaşan seçimlerle bağlantılıdır’ gibi bir ifade de terör örgütünün yaymaya çalıştığı korku senaryosunun bir parçası. Ama benim milletimin, benim vatandaşımın feraseti çok yüksektir. Hiçbir zaman bu oyunlara gelmez. Seçime yönelik herkes zaten heybesinde ne varsa ortaya koyacak.
“TERÖRÜN DİNİ, DİLİ, IRKI YOK”
Biz de koyacağız. Benim milletim de o yüksek ferasetiyle sandıklarda bunlara gereken cevabı verecektir. Terörün dini, dili, ırkı yok. İşte orada 15 yaşındaki bir yavrumuz da şehit oldu. 3-4 yaşlarında bir yavrumuz da yaralandı. Dünya güzeli bir yavru Süleyman Bey’le konuştuk, tıbbi müdahaleler noktasında ne gerekiyorsa bütün hepsini yapacağız.
İnşallah onların tedavisini de o şekilde sürdüreceğiz, yapacağız. Vefat eden kardeşlerimizin definleri yapıldı. Rabbim makamlarını âli eylesin. Şu anda 25 kadar yaralımız var. Bunların içinde 5 tane yoğun bakımda olan var. Bunların tedavilerini de süratle yaptırıp inşallah onları da taburcu ederiz” dedi.
’Hafta başında Ankara çok önemli bir görüşmeye ev sahipliği yaptı. Türkiye’nin koordinasyonuyla ABD ve Rus istihbarat başkanları Ankara’da bir araya geldi. Bu buluşmanın gerçekleşme sürecinde Türkiye’nin üstlendiği role ve bu görüşmeden beklentilere dair bizimle hangi notları paylaşabilirsiniz?’ sorusuna Erdoğan şu cevabı verdi:
“Şu kadarını söyleyeyim; Rusya’nın ve Amerika’nın burada nükleer silaha müracaat edip etmeyeceği konusunda İstihbarat Başkanımdan aldığım bilgi, şu an itibarıyla her iki tarafın da nükleer silahla ilgili herhangi bir teşebbüsünün olmayacağı istikametinde. Biz de tabii yakın markajda tutalım, sık sık bir araya gelmelerini sağlayalım istiyoruz. Allah göstermesin; bu yeni bir dünya savaşına yol açar. Buna da fırsat vermeyelim”.
‘Rusya’nın tahıl anlaşmasını askıya almasından sonra başlattığınız diplomasi süreciyle sorun nasıl çözüldü?’ Biden’la bu konuyu konuştunuz mu? Malum Rusya’nın beklentileri var, kendi tahıl ve gübresini ihraç edebilmesi için gerekli garantileri ABD veriyor mu? ‘Endonezya dönüşü Putin’le görüşeceğim’ dediniz. ABD’den bir mesaj iletecek misiniz? İki ülke liderinin görüşme olasılığına nasıl bakarsınız? Rus tahılının ihracı konusunda Türkiye’de işlenmesi, buradan Afrika’ya gönderilmesi projesi ne aşamada? Bu ne zaman başlar?’
“Tabii önce görüşmemizi bir yapalım. Görüşmemizi yaptıktan sonra da Putin’in bize söylediği en önemli başlık, bu tahılı ücretsiz olarak Afrika ülkelerine, Mali, Cibuti, Sudan, Somali gibi ülkelere göndermekti. ‘Burada aynı şekilde bu işin ücretsiz gönderilmesine biz de katkıda bulunuruz’ dedik.
‘Fakir fukara, garip gureba Afrika halkı aç, açık; onları böyle bir konumda bırakmayalım’ dedik. Böyle bir mutabakatımız zaten oldu. İnşallah bu buğdayın gelip bizde una çevrilmesi ve bu şekilde gönderilmesi onları da ciddi manada rahatlatacaktır. Biden tabii bu konularla ilgili önce bize teşekkürünü ifade etti. ‘Bu tahıl koridorunda üstlendiğiniz rol sebebiyle teşekkür ederim’ dedi.
Bunun dışında F-16’larla ilgili konuda ‘işin tamamen elinde olduğunu, bunun hassasiyeti içerisinde olduğunu’ söyledi. Bu konudaki ilişkilerimizi devam ettireceğiz. Burada Dışişleri Bakanlarımızın, Savunma Bakanlarımızın da bu süreci yakından takip etmeleri suretiyle, temennim odur ki inşallah kısa zamanda F-16 meselesini de bu vesileyle çözmüş oluruz.”
’Endonezya’da görüşmüş olduğunuz liderler arasında Fransa Cumhurbaşkanı Macron da vardı. Buraya gelmeden birkaç gün önce Macron, ‘Türkiye’nin Afrika’da özellikle emperyal tavırlar sergilediği emperyalist olduğu’ yönünde birtakım iddialarda bulundu. Bu konu gündeme geldi mi?’
“Her konuyu, her yerde gündeme getirmek o konunun ciddiyetini ortadan kaldırır. Ben ona sadece dedim ki ‘Emmanuel, bazı yerlerde bana sataşıyorsun, daha önce de konuştuk. Sen dedin ki ‘hanımlar gayet iyi anlaşıyor ama biz anlaşamıyoruz.’ ‘Yok, yok anlaşıyoruz, bugün burada gayet görüşmelerimiz oldu’ dedi. ‘Bundan sonra da bu böyle devam etsin.
Herhangi bir sıkıntıya fırsat vermeyelim’ dedim. Bu konularla ilgili olarak da yine aynı durumu koruduk. Ancak biliyorsunuz bizim Fransa ile en önemli konulardan bir tanesi SAMP-T meselesi. Bu konuyla ilgili İtalya Başbakanı ile yaptığımız görüşmede dedi ki ‘Teknik bazı sorunlar kaldı, bunları da çözmek suretiyle üçlü olarak Fransa, İtalya, Türkiye SAMP-T meselesini de kısa zamanda çözelim.’
İtalya Başbakanı ile ilk görüşmemizdi ama çok ciddi, kararlı bir görüşme yaptık. Özellikle de savunma sanayiine yönelik yaptığımız görüşme iyi oldu. Bunun yanında enerji ile ilgili yaptığımız görüşme iyi oldu. Libya konusunda iyi bir görüşme yaptık. Göçle ilgili iyi bir görüşmemiz oldu. ‘Bu konularla ilgili kısa zamanda sizleri Türkiye’ye bekliyoruz. Türkiye’de bu konuları ilgili arkadaşlarımızla beraber de ele alarak sürdürelim’ dedik. O da not etti.”
’Endonezya’ya hareketiniz öncesinde Türkiye’nin küresel boyutta yaşanmakta olan enerji krizinin çözümü bakımından anahtar konumda olduğunu hatırlatacağınızı söylemiştiniz. Bu konuyla alakalı önümüzdeki günlerde somut bir adım görecek miyiz enerji üssüyle ilgili?’
“Enerji konusunda Türkiye olarak şu an itibarıyla iyi bir konumdayız diyebilirim. Birilerine muhtaç değiliz. Hele hele Akkuyu olayı şurada 2-3 sene içinde bittiği anda, oradan da çok ciddi bir kapasiteyi elde etmiş olacağız. Ardından ben yine Sayın Putin’le Sinop’u da görüşmüştüm.
“ENERJİ İHRACATINA BAŞLAYABİLİRİZ”
Orada da inşallah dört türbin inşa edeceğiz ve Akkuyu kadar -belki daha fazla- oradan da elde edeceğiz. Bunları da elde ettiğimiz andan itibaren Türkiye’nin zaten enerjiyle ilgili bir sorunu kalmayacak. Çok daha iyi bir konuma geleceğiz. Ve biz, enerji ihracına da rahatlıkla başlayabiliriz.
Bu arada bize ‘biz sizi enerji noktasında da destekleyebiliriz’ diyen ülkeler de var. Bu konuda onlarla da bu ilişkilerimizi devam ettireceğiz. İnşallah gerekirse oralardan da kendimiz için olmaktan öte alıp ihracını yapma, yani swap diyebileceğimiz bir süreci de başlatma şansımız ayrıca var. İsim vermeyim, onu gidip görüşüp, karara bağladıktan sonra açıklarız” diye cevapladı.
’İtalya Başbakanı ile olan görüşmenizi özetlediniz ama iki konuyu sormak istiyorum. İtalya Başbakanı aşırı sağdan geliyor. Seçim öncesi konuşmaları ile sizin çizdiğiniz olumlu görüşmede, koalisyon ortağı Berlusconi’nin etkisi var mı; Türkiye’nin önemini bilen isimlerden birisi olarak? Avrupa Birliğini sarsabilecek kadar Brüksel’den yetkileri geri almak isteyen bir duruşundan bahsediliyordu. Siz nasıl bir izlenim aldınız kendisiyle görüşmede?’
“Gerçekten Berlusconi’yle ve aynı zamanda Berlusconi’nin mesai arkadaşlarıyla seçim kampanyasında ciddi bir dayanışması oldu. Sözünü esirgemeyen bir hanımefendi. Türkiye ile olan münasebetlerini dört başlıkta öne çıkarmayı özellikle ifade etti. Bu başlıklardan biri ‘enerji konusunda dayanışmayı artırabiliriz.’
Biliyorsunuz ENI onların en önemli enerji şirketi. Göç konusu onların da bizim gibi sıkıntıda olduğu bir konu. Bunun dışında ‘savunma sanayine yönelik ilişkileri bundan sonra daha da artırabiliriz’ dediler. Bunun üzerinde durabiliriz özellikle. Savunma sanayii ile ilgili tabii SAMP-T konusu önem arz ediyor. İtalya ile Avrupa Birliği’nde gelecek destek de önem arz eden konuların içerisinde. ‘İtalya’da biz şu anda iyi geldik, sayısal olarak iyi bir konumdayız.’
Bu noktada da Avrupa’da dayanışma içerisinde olacağımız bir ülke. Uzun zamandır İtalya ile münasebetlerde bir zayıflama vardı. Bunu yeniden bir canlandırma konumuna gelebiliriz. Bu konuda mutabakatımızı orada karşılıklı olarak yineledik ve İtalya ile adımlarımızı da bu şekilde inşallah atacağız” cevabını verdi.
’Türkiye Körfez ülkeleriyle ilişkileri normalleştirdi. Mısır’la da çözüm noktasında diplomasi çalışmaları var. Siz ‘Vakti, saati geldiğinde Esad’la da görüşebiliriz’ demiştiniz. Bu açıklamanızın ardından Rusya ‘Böyle bir görüşme olursa, ev sahipliği biz yapabiliriz’ demişti. Bu iki ülke ile ilgili son gelişmeler ne durumda?’
“Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Vakti, zamanı geldiği anda oturur, değerlendirir, ona göre de bir yenilemeyi yapabilirsiniz. Şu anda Türkiye olarak bu konularda sıkıntılı olduğumuz ülkelerle ilişkileri yeniden ele alabiliriz. Hele hele Haziran seçiminden sonra bir sil baştan yapabiliriz. Ve buna göre de yolumuza inşallah o şekilde devam edebiliriz” dedi.
“HAYVANLARIN YERİ BARINAKLARDIR”
’Sokak köpekleriyle ilgili bir çağrı yapmıştınız belediyelere, ‘Hayvanların yeri barınaklardır, sokaklar değil. Böylece hem hayvanlar korunsun hem de vatandaşların güvenliği sağlansın’ diye. Ancak geçen sürede sokak köpekleri tehlike saçmaya devam ediyor bazı yerlerde. Son olarak Bitlis’te bir çocuk vefat etti. Bu konuda bir çalışma olabilir mi?’
“Öncelikle hayatını kaybeden yavrumuza Allah’tan rahmet diliyorum. Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil, barınaklardır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığına gerekli talimatları verdim. Bakanlarım çalışıyor. Bu işi boş bırakmamalıyız. Konuyla ilgili atılacak adımlar neyse, ne tedbir gerekiyorsa yerine getirilecek. Bu konuda öncelikli olarak belediyeler, barınaklar inşa ederek sahipsiz, başıboş sokak hayvanlarını toplamalı. Mesela bizim Konya Büyükşehir Belediyemizin gerçekten çok örnek bir çalışması var.
İstanbul’da Beykoz Belediyemizin de gerçekten çok örnek bir çalışması var. Yani hem teşhis hem tedavi ve ondan sonra da hayvanları garipsemeyecekleri alanlara salıverme gibi bir çalışmayı şu anda Beykoz Belediyemiz de Konya Büyükşehir Belediyemiz de yapıyor. Ayrıca mesela İstanbul’da Orman Bölge Müdürlüğümüz ile Valiliğimizin müşterek yeni bir çalışmaları var.
Bu hayvanların bakılabileceği ve daha sonra dernekler tarafından bunların bakımının üstlenilebileceği bir uygulamayı müştereken çalışıyorlar. Daha sonra da bunu bütün illere uygulamayı düşünüyoruz. Orman Bölge Müdürlüğü bu hayvanlar için uygun yerler ve hayvan severlerin de gelip ilgilenebilecekleri mekanlar oluşturmaya çalışıyor. Epey bir ilerleme de kaydedildi”.
’Yerli araç TOGG en çok da gençler tarafından ilgi görüyor. Satışa sunulduğunda gençlere özel bir kampanya olacak mı?’
“Şöyle bir nihai noktaya gelsin; pazarlama süreci içerisinde, pazarlama teknikleri açısından orada belki böyle bir şey de düşünülebilir ama şu anda henüz konuşulmuş bir konu değil. Tabii bütün maliyet analizleri vesaire yapıldıktan sonra bunların belli bir yol haritası var. Bu yol haritasına göre de hangi sürede, hangi rakamlarla bunu piyasaya sürelim, ne zaman bu fiyatlar farklı bir hal alabilir, bunları o çalışmalardan sonra açıklayacağız.”
’Dediniz ki ‘6’lı masadakilerin yerli ve milli konularda duruşlarını gözden geçirmesi gerekiyor.’ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de aslında TOGG’un Gemlik Kampüsü’nün açılışına davetlilerdi ama gelmediler’
“Şimdi ziyaret etmek istiyorlar. Niye olmasın dedik. Bizim kimseyle alıp veremediğimiz yok. Bunlar bir defa -Bay Kemal başta olmak üzere- tutturmuş Külliye aşağı, Külliye yukarı. Nasıl olduysa bir kere geldi. Gel arkadaş, gel. Burası benim şahsi mülküm değil. Burası bu milletin. Burası hizmet mekânı. Ama yok, tutturdu kafaya onu, o şekilde gidiyor. Şimdi TOGG’la ilgili de hani diyordu ya ‘Nerede fabrika?’ Şimdi gelmek istediklerini söylediler. Buyursun gelsin dedik. Aynı şekilde Meral Hanım da istemiş, o da buyursun gelsin. Gezdirin, görsünler; bütün o robotik sistemleri, makineleri, o araçların tabandan tavana kaynaklarından diğer bütün işlemlerine varıncaya kadar nasıl yapıldığını görsünler. Biz bundan mutlu oluruz. Geleceklermiş”
’Bugün sizin de sevdiğiniz, şiirlerini çok da duygulu, güzel seslendirdiğiniz Sezai Karakoç’un vefat yıl dönümü. Aynı zamanda sizin özel bir bağınızın olduğunu bildiğimiz Ahmet Kaya’nın da vefatının 22. yılı. Haklarında ne söylemek istersiniz?’
“Her ikisine de Allah rahmet eylesin. İki gün önce de Ahmet Kekeç kardeşimin vefat yıldönümüydü. Onu da rahmetle anıyorum. Tabii Sezai Karakoç zaten sürekli olarak şiirlerini okuduğumuz, terennüm ettiğimiz bir üstadımız. Ahmet Kaya da ben cezaevine girerken Yedikule’de Kazlıçeşme’de yapılan programa gelmişti. Bu anlamlı günümüzde onun orada yaptığı konuşma, söylediği parçalar hakikaten unutulmazdı. Ben tabii istedim ki nakli kubur yapmak suretiyle Fransa’dan alalım, burada defnini yapalım. Aile olumlu yaklaşmadı, onun için getiremedik.
Yoksa o, bu toprakların insanı. Ona yapılanları, o geceyi unutmamız mümkün değil. Kusura bakmayın, bazıları kızıyor ‘niye öyle diyorsun’ diye ama bu beyaz Türkler var ya; neler yaptılar malum. Normal zamanda ‘Ahmet Kaya şöyle, Ahmet Kaya böyle’ Peki o gece yaptığınız ne? Neler demediler ki? Biz bir kez daha rahmet diliyoruz. Ama bizim nakli kubur teklifimiz hala masadadır. Bu teklifin değerlendirilmesiyle buna göre bir adım atılabilir. Çünkü bu topraklar, onun toprağıdır. Yeter ki aile bu konuda kararını versin ve adımı da ona göre atarız. Çünkü bu ülkede sevenlerinin olduğu kadar herhalde Fransa’da seveni olmaz.”