Karar Yazarı Elif Çakır, bugünkü köşesinde 50+1 tartışmalrını değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya ziyareti dönüşünde uçağındaki gazetecilere, gündemde olmadığı halde sanki gündemdeymiş gibi yüzde 50 +1 meselesiyle ilgili kanaatini açıkladı, kendisinin de 50+1 şartının değişmesi konusunda aynı fikirde olduğunu söyledi.
Elbette haklı olarak “kimlerle aynı fikirde olduğu” sorusunu sormamız gerekiyor ama önce gelin Erdoğan’ın sözlerini okuyalım:
“50+1 şartının değişmesi konusunda aynı fikirdeyim, isabetli olur. Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, oy sayısı itibariyle ‘en fazla oyu alan aday seçilir’ denildiği zaman seçim hızlıca tamamlanır, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez. Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa… Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar?”
Sahiden de 50+1 şartının değişmesi konusunda Erdoğan kimlerle aynı fikirde? Muhalefet partileriyle mi?
Bu konu nasıl oldu da gündeme geldi? Erdoğan gündemde olmayan bir konu hakkında gündemdeymiş gibi nasıl oluyor da görüşünü açıklıyor değil mi?
Bu Erdoğan’ın en büyük meziyetlerinden biri, önemli olan Erdoğan’ın gündeminde olması.
Ve Erdoğan’ın bu açıklaması bizlere gösteriyor ki onun zihin dünyasındaki en birincil mesele seçimi kazanmak!
Ama daha seçimlere 5 yıl var diyorsunuz değil mi?!
Bugün “5 artı 1” şartının değişmesinin isabetli olacağını, çoğunluğu kazanan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde seçimin seri olacağını, seçimin hızlıca tamamlanacağını söyleyen Erdoğan beş yıl önce ne diyordu peki?
8 Nisan 2017’de şöyle demişti:
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Türkiye’nin önünde yeni dönem açacaktır. Eğer Türkiye’nin yönetimine sahipseniz, eskisi gibi yüzde 15 oyla başbakanlığa oturma şansınız yok. Milletin yarısından fazlasının gönlüne giremeyen artık iktidara gelme şansı yok. 16 Nisan’dan sonra artık bu işler öyle kolay olmayacak. Ana muhalefetin başındaki böyle bir imkanı elde edemeyeceği, kazanamayacakları için yeni yönetim sistemine karşı çıkıyorlar.”
5 Ekim 2019 tarihinde 50 artı 1 şartının rasgele bir tercih olmadığını söylemişti:
“Cumhurbaşkanı seçilmek için yüzde 50 sınırının konulması rasgele bir tercih değildir. Gayet bilinçli ve vazgeçilmez bir kriterdir. Bu tartışmayı bir daha açmamak üzere kapatıyoruz.”
20 Ocak 2021 tarihinde 7. Olağan İl Kongrelerine canlı bağlantıyla katıldığı konuşmasında şöyle demişti:
“Milletten demokrasinin kurallarıyla alamadıkları yetkinin, eskiden olduğu gibi gaspla kendilerine takdimini bekleyenler, hiç kusura bakmasınlar, daha çok beklerler. Yakın tarihimizin en köklü yönetim reformunu yaparak, milli iradenin üstünlüğünü tahkim ederek inşallah bu yolu tamamen kapattık. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde milletin yarısından fazlasının desteğini alamayan hiç kimseye artık ülkenin yönetimi teslim edilemez.”
Şu da bir gerçek ki Erdoğan bütün bu açıklamaları yaparken bir yandan da kamuoyuna Erdoğan’ın 50 +1 şartından duyduğu rahatsızlık haberleri yansıyordu.
Beştepe’de kendisini yeni anayasa, CB sisteminde revizyon gibi konuları görüşmek için ziyaret eden, meşhur o 2, buçuk saat süren görüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na sistemin iyi ama 50+1 şartının iyi olmadığını söylemiş, 50 artı 1’den memnuniyetsizliğini dile getirmiş, yakınmıştı. Sayın Karamollaoğlu Erdoğan’ın sözlerini şöyle aktarmıştı:
“50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık.” (11 Kasım 2021)
Şimdi de öyle, Erdoğan açısından değişen bir şey yok; sistem iyi, 50 + 1 hiç iyi değil.
Asla gündeminde yargı reformu yok, Mehmet Şimşek’in ekonomiyi düzeltmek için söylediği ama hayata geçiremediği yapısal reformlar gibi hayati sorunlar yok.
Yetkiler tek elde toplanırsa ülke çok iyi yönetilecek vaadiyle getirdiği sistemin beş yılda ülkeyi ne hale getirdiği ortada ama Erdoğan’ın böyle bir meselesi yok. Kurumlar yok olmuş, hukuki ve kurumsal güven eriyip gitmiş.
Meclis’in denetim yetkisi kalmamış, Erdoğan’ın kendi milletvekilleri bu sistemde kendilerini kendisini Züğürt Ağa gibi hissettiklerini ifade ediyorlar ama Erdoğan’ın böyle bir gündemi de yok, çünkü güçlü Meclis istemiyor.
Erdoğan’ın bir tek gündemi var o da beş yıl sonra gerçekleşecek seçimlerde seçim sisteminin kendisini yeniden seçtirebilecek bir hale getirilmesi.
Çünkü MHP ile ortaklığı artık yetmiyor, işler iyice zor hale gelmeden seçim sisteminin “milletin yarısından fazlasının gönlüne giren kazanır”dan yeniden “en fazla oyu alan seçilir” sistemine geçilmesi gerekiyor.
Çünkü Erdoğan dün öyle daha iyi olacağını söylüyordu, bugün seçim sisteminin böyle daha iyi olacağını söylüyor.
Peki “Demokrasinin güvenliğini yüzde 50 artı 1 demokrasinin güvenliğini tesis edecektir. Yüzde 50 artı 1 CB sisteminin en güçlü argümanlarından, temel kaidelerinden biridir, bu şartın tartışmaya açılması, değiştirilmeye çalışılması hiç masum talep değildir. Tartışılması bile imkansızdır” diyen MHP lideri Devlet Bahçeli bu işe ne diyecek?
Ben söyleyeyim size, hiçbir şey demeyecektir. Yüzde 50 +1 şartının miadını tamamladığını, nasıl köhnemiş, çürümüş bir sistem olduğunu, en çok oyu alanın seçilmesini sağlayan seçim sisteminin demokrasimizin güvenliğini tesis etmedeki faydalarını anlatacaktır topluma!
Bahçeli sürpriz yapar da Erdoğan’a bu konuda destek verir mi? Müthiş bir sürpriz olur, bakalım göreceğiz.