Fulya Soybaş Yazdı: Mezarın açılması için Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e gideceğiz

0
0

Hürriyet Yazarı Fulya Soybaş bugünkü köşesinde Münevver Karabulut cinayetindeki son gelişmeleri ele aldı.

14 yıl önce Münevver Karabulut’u parçalara ayırarak hunharca katleden, 197 gün firar ettikten sonra yakalanabilen katil Cem Garipoğlu 2014’te cezaevinde intihar etmişti.

Gelin görün ki ne kamuoyu ne Karabulut ailesi deliller ve DNA raporuna rağmen o caninin öldüğüne inanmadı. Garipoğlu’nun hapishanede Çin’ce öğreniyor olması, ailesinin maddi güç ile delilleri karartması, cinayet günü evlerinde 700 bin dolar bulan ama tutanağa geçirmeyen 6 polisin tutuklanması ve dahası ailenin üzerinden onca yıl geçmesine rağmen cinayetin işlendiği kanepeyi yeni evlerine taşıtarak üzerinde kahkahalar ile poz vermesi, kardeş Sakine Garipoğlu’nun ünlülerle “eller havaya” gezmeleri ve “imalı” paylaşımları bu inancı daha da körükledi.

Bu nedenlerle ailenin avukatı Dr. Rezan Epözdemir’in Garipoğlu’nun mezarının açılması- cesedin çıkarılarak otopsi yapılması için Adalet Bakanlığına yaptığı başvuru reddedildi. Dr. Epözdemir kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacak. İç hukuk tükenirse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidecek. Baba Süreyya Karabulut’a da ulaştım: “Uyuyamıyorum. Bir an önce mezar açılsın ve bu işkence bitsin” diyor.

Karabulut ailesinin acısını tetikleyen, feth-i kabir yani mezar açılarak DNA işlemlerinin yapılmasını istemeye iten “kanlı kanepe” fotoğrafı idi.

ACIYI TETİKLEYEN FOTOĞRAF

Aile, 2021’de dava dosyasına da giren ama kumaşını bile değiştirmedikleri, temizleyip yeni evlerine taşıttıkları o kanepede mutluluk pozları vermişti. Anne Nagihan Karabulut bu süreçte her ne kadar mezarın açılması isteğini dillendirse de yeniden aynı acıları yaşamak istemediğini belirterek, bundan vazgeçmişti. Ama baba Süreyya Karabulut geri adım atmadı. Garipoğlu’nun feth-i kabir süreci için avukatı aracılığı ile Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu.

 

VİCDANIM SIZLIYOR

Ulaştığım acılı baba Süreyya Karabulut süreç ile ilgili ilk kez konuştu, diyor ki: “Avukatım Rezan Bey vasıtası ile sonuna kadar gideceğim, tüm hukuki yollara başvuracağım. Anayasa mahkemesine güveniyorum. Doğru kararın çıkacağına inanıyorum. Uyuyamıyorum. Kızım her an gözümün önüne geliyor. Bir an önce mezar açılsın ve bu işkencemiz de bitsin istiyorum. Vicdanım sızlıyor.”

‘KAMU VİCDANI RAHATSIZ: MADDİ GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKMASI LAZIM’

Devamını Avukat, Dr. Rezan Epözdemir anlatıyor:

1-Başsavcılığa verdiğiniz dilekçe hangi gerekçe ile reddedildi?

Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı “Mezarın açılmasıyla yapılacak işlemin, Garipoğlu’nun kemiklerinden alınacak DNA örnekleri ile Garipoğlu ailesinden alınan DNA örneklerinin karşılaştırılması olduğu ve bu eşleştirmenin zaten Garipoğlu öldükten sonra yapıldığı ve Adil Tıp’tan rapor alındığı, bu rapora göre de ölenin Cem Garipoğlu olduğunun tespit edildiği” gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Sulh Ceza Hakimliği de itirazımızı aynı gerekçeyle reddetti. Bunun üzerine Adalet Bakanlığına gittik.

2-Adalet Bakanlığı da feth-i kabir başvurusunu reddetti. Şimdi ne olacak?

Hafta içi Anayasa Mahkemesi’ne hak ihlali gerekçesiyle bireysel başvuru yapmaya karar verdik. Anayasa Mahkemesi ya “hak ihlali” diyecek ya da o da başvuruyu reddedecek. Eğer “hak ihlali” kararı çıkarsa, hak ihlalini ortadan kaldırmak için, mezarın açılması şart. Mezar açıldığında Adli Tıp Uzmanları kalan kemiklerden doku örneği alacak ve bu örneklerin Garipoğlu ailesinin erkek bireyleri ile eşleşip eşleşmediğine bakılacak. Yok eğer başvurumuz reddedilirse- iç hukuk yolu tükendiği için son merci olarak- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gideceğiz. Zira kamu vicdanı çok rahatsız. Maddi gerçeğin ortaya çıkması için bunu yapmamız lazım.

3-Siz, önceki DNA raporlarını ve hapishane fotoğraflarını görmüş biri de olarak, Garipoğlu’nun intihar etmediğine inanıyor musunuz?

Ölüm haberini alır almaz müvekkillerim Nagihan ve Süreyya Karabulut ile Silivri Başsavcılığına gittik. Önce dönemin Başsavcısı sonra da soruşturma savcısı ile görüştük. Otopsi işlemi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 87. maddesi son fıkrasına göre baştan sona kayda alınmıştı. Müvekkiller ile fotoğrafları ve DNA örnekleri üzerinden hazırlanan raporları inceledik. Savcı Hanım, yapılan incelemeler sonucu, ölenin Cem Garipoğlu olduğuna ilişkin kanaatlerinin kesin olduğunu ifade etti. Bunun üzerine adliye önünde açıklama yaptık ve dosyadaki fotoğraflar, adli tıp raporları ve DNA incelemeleri neticesinde, ölenin Cem Garipoğlu olduğuna inandıklarını müvekkillerimiz ifade ettiler.

GÜVENDİKLERİ BİR ŞEY Mİ VAR

“Ama davadan çekilmem için 3 milyon Euro teklif eden, olmayınca bana kurşun yollayan, en önemli delilleri- kamera kayıtlarını yok eden, Karabulut ailesine bir taziye bile dilemeyen, cinayetten onca yıl sonra “kanlı kanepe”de mutlu aile fotoğrafı veren, 3 Mart- Münevver’in katledildiği gün nişan töreni yapan, ünlülerle eğlence fotoğraflarını “fütursuzca” paylaşan bir aile var ortada. Yani sanki oğulları hayatının baharındaki bir kızı katletmemiş de bir şeyleri ispatlamaya, göstermeye çalışıyorlar. Durumdan hoşnutsuz değiller ve “reklamını” yapıyor gibiler… Hani vicdan? Ahlak? Bu paylaşımlar insan onurunu incitecek mahiyette. Karabulut ailesi de “Demek ki bir acı, üzüntü ya da korkacak bir şeyleri yok aksine güvendikleri bir şey var” diye düşünüyor ve soru işaretlerinin dağılmasını istiyor. Sistemin sorgulandığı ve bu kadar ihmal olan bir dosyada ailenin bunu talep etmesi normal değil mi sence?”

Reklam Alanı