Fulya Soybaş Yazdı: Saldırıların ardında kimler var

0
1

Hürriyet Yazarı Fulya Soybaş, bugünkü köşesinde PKK’nın saldırılarının perde arkasını ele aldı.

Son bir ayda terör örgütü PKK’nın bu üçüncü saldırısı.

Dolmabahçe’deki güvenlik zirvesinden Türkiye’nin güneyinde bir ‘teröristan’ kurulmasına asla izin verilmeyeceği mesajı çıktı. Peki Türkiye nasıl bir strateji izleyecek? Saldırıların faili kim ya da kimler? Türkiye ateşe çekilmek mi isteniyor? Abdullah Ağar ve Dr. Eray Güçlüer yanıtladı.

 

BAŞLADIĞIMIZ İŞİ BİTİRMELİYİZ

Güvenlik stratejileri uzmanı Abdullah Ağar, Türkiye’nin sadece bir terör örgütüyle değil, bölgede yaşanan ve jeopolitik savaşın ‘aparatı’ bir örgüt ve bu örgütü nasıl kullanacağını iyi bilen bölgesel/ küresel oyuncularla mücadele ettiğini hatırlatıyor ve diyor ki: “Terörle mücadelenin kendine özgü yapısı ve denklemleri vardır. PKK terör örgütü de bu denklemde fırsat bulduğu her an, yaz- kış fark etmeksizin, eylem yapma arzusu içindedir. Sonuçta buna muhtaçtır. Çünkü;

PKK EYLEME MUHTAÇ

-Sinath, Haftanin, Metina, Zap, Avaşin- Basyan ve Hakurk bölgesi, terör örgütünün sözde kurtarılmış bölge ilan ettiği, sözde ‘devlet kurdum’ dediği bölgedir. Mehmetçiğimiz burayı postalı ile çiğnemiştir. Topografya ve demografya ile bağı zayıflayan, ürettiği terör doktirini çöken ve itibarı yerle bir olan terör örgütü, pekâlâ Türkiye’deki seçim sürecini manipüle etmek, toplumu kutuplaştırmaya çalışmak“Türkiye’nin o bölgede ne işi var?” tartışmasını açtırmak ve dahası terör örgütünün siyasi kanadı üzerinde etkisini arttırmak, ‘asıl patron benim’ demek adına bu eylemi gerçekleştirmiş olabilir mi? Olabilir. PKK terör örgütü şeytani bir akıl ile “Günün sonunda Türkiye bu saldırıyı ABD’ye mal eder, böylelikle aralarındaki kriz daha da derinleşir de rahat ederiz” mantığı ile böyle bir saldırı yapmış olabilir mi? Olabilir.

Dolayısıyla “Kış koşullarında PKK eylem yapmaz” söylemi yanlıştırAncak terör eylemlerinin ardışıklığı ‘sipariş’ üzerine gerçekleştiği şüphesini de arttırmaktadır.

 

OLAĞAN ŞÜPHELİLER

Kim ya da kimler sipariş etmiş olabilir sorumu ise 5 maddede yanıtlıyor Ağar:

1-ABD- İsrail ile Türkiye arasındaki gerginlik Gazze meselesinden sonra daha da arttı, kendine özgü bir mücadeleye dönüştü. Bu derinleşen gerginlik, ABD- İsrail ikilisini PKK’yı maşa olarak böyle bir eylem yapmaya motive etmiş olabilir mi? Mümkündür.

2-ABD- İsrail ile ilişkilerimizin bu kadar gerginleştiğini gören, Türkiye’nin öfkesinin ABD’ye yöneleceği varsayımında bulunan küresel bir güç ya da devlet bu eylemi PKK’ya taşere etmiş olabilir mi? İran ya da PKK’yla ilişki geliştirmiş Haşdi Şabi örgütü mesela. Bu da mümkün.

3-Tüm bu sızmalar Azerbaycan’ın anti terör operasyonu ile Karabağ’ı özgürleştirip, Zengezur’a dayanmasının ardından vuku buldu. Bir AB ülkesi Türkiye’ye “Zengezur’da daha ileri gitme” mesajını PKK üzerinden veriyor olabilir mi? Mümkündür.

4-Bölgede enerji kaynakları, enerji nakil rotaları ve ticaret koridorlarıyla alakalı büyük kavga var. Türkiye’nin de desteklediği Irak’ın Kalkınma Yolu projesini sabote etmek için yaptırılmış olabilir mi? Çok ciddi bir olasılık.

5-IRAK’taki tartışmalı bölgelerin ve özelde Kerkük’ün geleceğine damgasın vuran, Kerkük’teki seçimlerle bir bağlantısı olabilir mi? Pekâlâ olabilir.

Ancak gerçek bilgi devletimizin elindedir ve en doğru okumayı yine devletimiz yapacaktır.

ABD’Yİ YANIMIZA ÇEKMELİYİZ

Son soru: Türkiye’nin tavrı ne olmalı? Ağar, kalıcı çözümün PKK’nın Suriye ve Irak (Soran) merkezde Kürt etnik kimliğine istismar etmesine engel olmakta yattığına inanıyor: “2019 Barış Pınarı Harekâtını tamamlamak hem bunu hem de güvenlik koridorunun tamamlanmasını sağlayacak. Ayrıca bölgede bazı kritik noktalar üzerine

Türkiye’nin koyacağı doğrusal/ asimetrik etki PKK ile alakalı stratejilerin çökmesi ve yatırımların sonlanmasına yarayabilir. Zor ama ABD’yi PKK’ya karşı Türkiye ile mücadele etmeye zorunlu bırakacak yeni bir arayışa girmek de lazım. Hamaset yapmıyorum. ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacı var. Elimizdeki kozları iyi bilerek ABD’yi yanımıza çekmeye çalışmalıyız” diyor.

 

PKK’NIN KENDİ KAPASİTESİYLE BÖYLE BİR SALDIRI YAPABİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL

Emekli Kurmay Albay, Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ASAM Başkanı Dr. Eray Güçlüer, Irak’ın kuzeyindeki terör eylemlerinin geçmiş yıllara kıyasla arka arkaya olmasının manidarlığına atıfta bulunarak diyor ki: “Son dönemde Mehmetçikten büyük darbe yiyen ve güç kaybeden PKK’nın bu eş zamanlı eylemleri kendi kapasitesiyle yapabilmesi mümkün değil. Son saldırılar görüş mesafesinin neredeyse sıfıra düştüğü kötü hava şartlarında gerçekleşti. PKK’lıların böylesine derin bölgelere, hele de bu kadar kötü hava şartlarında ulaşmış olması bana ancak bir üçüncü tarafın yardım ve desteği ile mümkün geliyor. Kaldı ki sahadan teröristlere; ABD’nin özel askeri şirketlerine bağlı paramiliter unsurlarca askerimizin yerini gösteren navigasyon cihazları verildiği, uç noktalara kadar da yine bu unsurlarca kılavuzlandıkları, ayrıca gece görüşüne sahip kameralar, dürbünler, güdümlü tanksavar silahlarla donatıldıkları bilgisi geliyor. Yani sadece dış güçlerin istihbarat servisleri değil paramiliter unsurlar da sahada. Önümüzdeki günlerde aynı şer odaklarınca benzer eylemlerin tekrarlanması konusunda endişelerim var.”

 

YENİ MÜCADELE STRATEJİLERİ GEREK

Dr. Güçlüer’e göre Türkiye’nin Gazze Savaşı’nda Filistin halkının yanında yer alması başta İsrail ve en büyük destekçisi ABD ile Batı dünyasını rahatsız etmiş ve Türkiye’nin uyguladığı politikalar engelleyici bir unsur haline gelmiş durumda: “Dolayısıyla PKK bir maşa ve Türkiye’ye karşı harekete geçirilmeye çalışılıyor. Amaç; ilk etapta Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinden çekilmesi, daha sonra terörün Türkiye içlerine taşınmasıdır” diyor. “Türkiye ne yapmalı?” soruma yanıtı şu: “Yeni mücadele stratejilerine ihtiyaç duyulduğu açık. Çünkü PKK bu eylemleri elindeki klasik silah ve cephaneyle değil yüksek seviyeli taktik, teknik ve malzeme desteğiyle yapmakta. Önerim;

1- Suriye ve Irak sahalarında istihbarat hakimiyeti sağlanmalı ve gerekirse terör örgütlerini destekleyen diğer ülke istihbarat elemanlarına karşı bölgesel operasyonlar yapılmalı,

2- Irak’ın kuzeyindeki üstlenme alanlarının sayısı artırılmalı, Kürdistan Demokratik Parti (KDP) ve Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYP) Türkiye ekseninde mücadele etmesi sağlanmalı,

3- Şartlar uygun hale geldiğinde Suriye ve Irak’taki konuşlanma alanları yeni operasyonlarla genişletilmelidir.

Reklam Alanı