İçişleri Bakanı Süleyman Soylu İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen “Darbelerle Mücadele Yöntemleri Sempozyumu“na katıldı.
Programın açılış konuşmasında Bakan Soylu, Türkiye tarihinde yaşanan darbelere ve darbe girişimlerine yönelik değerlendirmelerde bulunarak, “Sadece doğal afetlerin değil, insani afetlerin de kendini tekrar etmeye çalıştığını söyleyen Soylu, “104 emekli amiral bir bildiri yayınladılar. Fırsat kolluyorlar. Hala bunu hayal edenler var. Hala bunu birilerini yapmasını bekleyenler var. İçeriden dışarıdan destekleyenler var. Hem isteyenler, hem destekleyeneler belki de altını çizmek gerekir bunu açıkça ifade ediyorlar” diye konuştu.
Soylu, İngiltere, Almanya, Amerika, Fransa gibi ülkelerin bahsettiği türden gereksiz maliyetlerle, küresel göçün yoğun baskısıyla uğraşmadığını ve küresel bir uyuşturucu rotası üzerinde bulunmadığını belirterek, “Türkiye, yüklendiği ağır sorumluluklara rağmen bu ülkelerle Ortadoğu’da, Doğu Akdeniz’de, menfaatlerini korumak üzere bir mücadele veriyor. Tekrarlayan darbe girişimleri bu sahanın bizim ayağımıza takılan tümsekleridir.” ifadelerini kullandı.
“Darbeciler boş durmuyorlar bu doğru ama halk ve halk adına siyaset yapan, demokrasiyi savunanlar da boş durmuyorlar” diyen Soylu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gereğini yerine getirmek için cesaretleri de var, akılları da var, millete dayalı bir meşruiyet zeminleri de var. Bin yıl diye planlanan 28 şubat 10 yıl bile sürmedi. Hepimizi korkutmuş ürkütmüşlerdi. Biz bin yıldır bu coğrafya kendi temel değerlerimizle yaşıyoruz. Bize dediler ki sizi beğenmiyoruz siz kimsiniz. Millet bunu da yırttı attı. Dolayısıyla demokrasi dışı siyaset mühendisliği ne Ortadoğu’da ne Türkiye içerisinde tutabildiğini söylemek mümkün değildir. Başarısız olsa da her darbe girişiminin ülkemize milletimize insanımıza büyük bir maliyeti olmuştur. Güçlü Türkiye coğrafyasına huzur ve istikrar veren bir ülkedir. Ayakları yere sağlam basan güçlü Türkiye dünyaya ve haksızlıklara meydan okuma kabiliyeti olan ülkedir. Güney Kore kişi başı gelir sayısı 1959 yılında 60 dolar. Türkiye’nin kişi başı gelir seviyesi 583 dolar. Bunu uzun yılar 3 bin dolar üzerine çıkarmak için çabaladık. Güney Kore bugün 30 bin dolar seviyesinde. Biz 10 bin doları 21. Yüzyılda gördük. Her darbe girişiminin dolayısıyla maliyeti olmuştur. Gezi olaylarında Türkiye’nin kişi başı geliri 11 bin dolar civarındaydı Türkiye’de faiz yüzde 4 idi. En büyük projeler yapıldı yapılıyordu. O ve 17 – 25 Aralıktan sonra Türkiye mevcudunu koruyabilmek, alt yapısını tahkim edebilmek için yeni bir ray seçti. Diğer teşebbüsleri bastırıldı ama ciddi maliyetlere katlandı.”
DARBE YAPANLARIN EMEKLİ OLUP KENARA ÇEKİLİP İTİBAR GÖRDÜĞÜ DÖNEM KAPATILMIŞTIR
Demokrasiyi korumanın önemli olduğuna vurgu yapan Bakan Soylu, “Türkiye’nin 21 yy’ın başından itibaren sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile ortaya koyduğu mücadelenin temel felsefesi vesayet mücadelesi olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız meseleyi doğru teşhis etmiştir. Geçmiş siyasetlerin karşı karşıya olduğu tüm süreçleri iyi analiz etmiştir. Bu teşhisi tedaviye dönüştürmüştür yeni sistem kurgulama üzerine milletle birlikte bunu sağlamaya çalışmıştır. Kol kırılır içinde yen içinde kalır anlayışını reddetmiştir. Darbe yapanların emekli olup kenara çekilip itibar gördüğü dönemde kapatılmıştır. Kimse kusura bakmasın demokrasiyi korumakla darbe yapanların hatırını korumak arasında tercih yapacaksak bizim tercihimiz demokrasiyi korumak olmalıdır hem de sonuna kadar. Toplumunun hangi kesiminden olursa olsun darbecilere sırtını dayayarak toplumun iradesine parmak sallamamanın tehdit etmenin demokrasi dışı ayar vermenin de elbette bir karşılığı olacaktır” ifadelerini kullandı.
104 amiral bildirisini hatırlatan Bakan Soylu, “Darbe esas itibariyle işin ikinci aşamasıdır. Birinci aşama vesayettir. Türkiye de vesayet zemini üzerine kurgulanmıştır. Darbeler vesayetin araçlarıdır. 104 amiral bildirisi, bunun vuku bulmuş olması, bazı zihinlerde vesayetin nasıl bir virüs gibi yerleştiğinin göstergesidir. Darbeler ve oluşturduğu vesayet, istikrarsızlığa açık ortam üretir. Buna karşı demokrasi ve sivil aktörlerin yapacağı en önemli tedbir fay hatlarının ve oluşabilecek risklerin tedbirini önceden almaktır. Darbe ve vesayet sistemlerinin oluşturmak istediği iklimle hem zihni hem fiili mücadeleyi aralıksız devam ettirmek gerekir” diye konuştu.
2016’DAN BUGÜNE 1001 KİŞİYİ İKNA YOLUYLA DAĞDAN İNDİRDİK
Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığının, birilerinin demokrasiyi algılama biçimini Batı standartlarına taşımak olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:
Bizim açımızdan gurur verici olan şudur ki; Türkiye bu dönüşümü, Batı’da giderek büyüyen kontrol dışı alanlarla başarılı şekilde mücadele ederken yapmıştır. Açık söyleyeyim, eğer Avrupa, PKK ölçeğinde bir terör örgütüyle mücadele etseydi, demokrasinin de hukukun da zerresi orada kalmazdı. Kökünü kazırdı. PKK’nın çok küçük versiyonlarıyla mücadele ederkenki tavrını hepimiz biliyoruz. ETA terör örgütünü kınamamayı bile gerekçe sayarak Batasuna partisini kapattılar. Oysa bugün bizim ülkemizde, PKK’ya desteği açıkça bilinen, ailelerin üçüncü yılda kapısında bekleyip terör örgütünün kaçırmasına aracılık ettikleri evlatlarını talep ettikleri parti için, birileri hala milletimizin gözüne baka baka, demokrasiyi örtüleyerek ittifak hesabı yapıyor. Türkiye bugün terörle mücadelede dünyanın en medeni, en ilkeli ve en başarılı ülkesidir. Ne hukuktan ne de güvenlikten vazgeçmiştir.
Terörle mücadelede gelinen son noktaya ilişkin bilgi veren Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bir yandan PKK’nın elemanlarını ikna yoluyla dağdan indirdik. Bir yandan silahlı gruplara karşı operasyonlar sürdürdük, diğer yandan da PKK’nın yıllarca sömürdüğü, yönettiği belediyeleri, yaptığı görevlendirmelerle yeniden hizmet üretir hale getirdik. Bölgeyi ekonomik ve sosyal olarak kalkındırmanın peşinde bir anlayış ortaya koyduk. 2014’te 5 bin 558 olan PKK’ya katılım, geçen yıl 53’tü, bu yıl 33, bunun da 7’si Avrupa ülkelerinden. 2016’dan bugüne kadar toplam 1001 kişiyi ikna yoluyla, aileleriyle temas kurarak dağdan indirdik. Tam 27 bin 616 aileyle görüşerek yürüttüğümüz, yani bir aileyle birkaç sefer de görüşüldü, büyük bir operasyondur. Teknik bir göstergeyi ama örgütün nereden nereye getirildiğini göstermesi açısından bizim için önemli olan bir göstergeyi de sizlerle paylaşayım. Örgütün telsiz kestirmeleri, 2016’da 14 bin 582’ydi,
2020’de bu sayı 443’e kadar geriledi, şu ana kadar bu sayı 84’tür.”