ZAMANIN AHENGİNDEKİ SAFAHAT

0
0

Varlığa kör oLmadan, hiç bir işin rast gitmez!?

Günümüz çağında gördüğüne özenti duyan ve duyduğu herşeye sorgusuz inanan insanlık; tarihin smülatöründe kendini feda ettiği kimsesizliğinden, varlık algısına aldanarak, kaçıyor…

Dört etrafı yaşanmışlığın tarihsel geçit töreni olan gösterilerin arasında zik-zak çizen algısı; kişideki göz aldanmasını daha da tetikleyerek, kişiyi inancının tezahürünün gerçekleştiği zaman kaydına atmasıyla birlikte , hiç orada olmayan özverisini daha da cezbedici hâle sürüklüyor … Hakikatte inancıyla başbaşa yapayalnız kalmış kişi ; gafletin kol gezdiği aklında kaybolan hislerine yenilerek, maskeler ardına gizlenmiş yokluğun resmini kabullenmek istemiyor…

En başta inandırıcı ve heves edilen bu safsatalar çemberi; ruh-i bunalımları da beraberinde getiriyor…

Toplumsal çöküşün içinde yaşam kavgası haline dönüşen koşturmacası artık kişiye fayda sağlamıyor… Üzerine giyindiği sorumluluk kıyafetini parçalayan içsel farkındalığı; yenilir yutulur cinsten değil!

Sözde aydın geçinen aklından her sıyrılışında sıçrama meydana geliyor ve bir zaman sonra tatminsizlik diye adlandırılan çaresizliği dünyasını altüst ediyor…Karabasandan farksız geçen tarihin her tekerrür edişinde kendini varlığa çeken algısı, durdurulamaz keşiflerin sır kapılarını aralıyor…

Öyle çok yalana alışmış ki; kendine inanmıyor… Allâh muhafaza!

***

HAKkın seslerini duymak istemeyen yanına yenik düşmüş insanlığın artık gidecek ne bir kapısı kalmış, ne de baş eğdirebilecek gücü… Zamanı dizeleyen inançlarının yıkılışını bir bir gören bakışı, ehli sünnet nidalarını çağrıştırmıyor , artık…Benliğinin git-gel’lerinde çalkalanıyor, nesli…Medeniyet adına yıkılan yuvaların üzerine baykuşlar tünemiş, ya RAB!

İslamın adını ananların dilleri yerinden koparılmış…Öylesine meşakkatin tek dayanağı kalmamış, dünyalarında…Çalkalanıyor yüreğindeki acılar , bir bir üzerine zaman örterek…Bir avuç dolusu toprak mıydı dersiniz, gözleri kör eden ? Ölümlerinin üzerine basa basa yürüyen şehadetin?!

Uzantısıdır artık, birliğin rekabetini üstlenen kim varsa sayılacakların!…
Ya hikmeti neydi, böylesine devasa kainatın gözbebeğine sığınışının?

Ya RAB! Sen merhametini esirgeme, umudun şafak şafak süzüldüğü gönüllerden…

Bir hayat bu kadar mı YOK olur, varlığın çokluğundan bakınca?!
Ne eksik , ne fazla…

Bitmedi, bitmeyecek…

Esra SÜNTAR

Reklam Alanı