Gazetecilerin sorularını yanıtlayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye güçlü bir ülkedir. Türk milleti dualı bir millettir. Su akacak yatağını bulacaktır. Ufkumuzu saran sis bulutu yakında dağılacaktır. Kabus bitecektir. Sağlık sistemimiz çok güçlüdür.” dedi.
“Bugüne kadar yapılan yatırımlar boşuna değildir. Birlikte başaracağız. KOVİD-19’u yanımızdan yöremizden kovacağız.” diyen Bahçeli, “Diyorum ki, evde kal ülkem, evinde kal milletim, gelecek için, sevdiklerimiz için kurallara uyalım, birbirimize güvenelim, nice büyük kavuşmalar için bugünleri biraz beklemeye alalım. Unutmayalım ki, Türk hekimleri şifadır, tecrübedir, kabiliyettir, fedakârlıktır, umuttur, bütün sağlık çalışanlarımız başımızın tacıdır.” ifadelerini kullandı.
MHP Lideri Bahçeli’nin açıklamaları şu şekilde:
Türkiye’yi ve Dünya’yı tesiri altına alan Koronavirüs aynı zamanda kaygıları da tırmandırıyor. Her ölüm haberi, tespit edilmiş her vaka insanları korkuya sevk ediyor. KOVİD-19 hastalığıyla ilgili pek çok haber gündeme bomba gibi düşüyor. Sizin bu gelişmeler karşısındaki yorumunuzu alabilir miyiz?
Sadece Türkiye değil, yekpare dünya görünmez bir canavarla, ölümcül bir mikropla her satıhta, her sahada biteviye savaşıyor. Tehdit yerel değil küresel, tehlike bölgesel değil genel.
Bir virüs için yayılma, matematiksel olarak her bir hastanın, hastalığı bulaştırdığı yeni insan sayısı olarak tanımlanabilir. KOVİD-19 hastalığı salgına dönüştü. Sınır ve eşik tanımıyor, ülke ve millet dinlemiyor. Zengin fakir ayrımı yapmıyor. Önüne gelen her bedene yuvalanıyor. Salgın küresel olduğuna göre mücadele yöntemi de küresel olmalı. Yani tüm insanlık ortak bir düşmana karşı kenetlenmeli, önyargılar bir yana itilip ortak akıl çemberinde buluşulmalı.
Her insan bir can taşıyor. Bizim anlayışımıza göre insan yaşamalı ki devlet yaşasın. Bundan mülhem de “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” Bugüne kadar her salgının önüne nasıl geçilmişse KOVİD-19’un da önüne geçilecektir. Buna hepimizin inanması büyük bir manevi sorumluluktur.
İnsanlık bu felaket karşısında aciz ve çaresiz değildir. Türkiye olarak bu mücadeleyi kazanacağız. Bundan asla kuşkum yoktur. En az kayıp ve hasarla virüs dönemini atlatacağız.
Ancak bilerek veya bilmeyerek mücadeleyi sekteye uğratmak isteyenlerin varlığı dikkatimizi çekiyor. Korku aşılamaya, endişe üretmeye özellikle çabalayanların bulunması başlıca sorun. Virüsten daha tehlikeli olan yalan ve uydurma haberlerle insanımızın uykularını kaçıranlar bilhassa televizyon ekranlarında boy gösterip sosyal medya mecralarında cirit atıyor. Kovid-19 hastalığının ülkemizdeki yayılma hızının Çin, İran ve İtalya’dan fazla olduğunu söyleyen zekâ özürlülere, korku tacirlerine, musibet tellallarına şu birkaç gün içinde epey tesadüf ediyoruz.
Toplam hasta sayışımız 9 bin 217. Hayatını kaybedenlerin sayısı da 131. Tehlikeyi ağırdan almıyorum. Ama hayatın diğer alanlarında, farklı bahane ve nedenlerden dolayı, mesela cinayet, mesela doğal afetler ve trafik kazalarında hayatlarını kaybeden insanlarımızın sayısı ile KOVİD-19’dan vefat edenleri mukayese edersek bir kaşık suda estirilen fırtınayı da fazla zahmete girmeden teşhis edebiliriz.
2018’de her gün ortalama 3 bin 368 trafik kazası meydana gelmiş. Bu kazalarda ortalama her gün 19 kişi hayatını kaybetmiş. 2018’in tamamında 1 milyon 229 bin trafik kazası olmuş ve 6 bin 675 kişi hayata veda etmiş. 307 bin kişi de yaralanmış.
2019 yılında 418 bin trafik kazası meydana gelirken bu kazalarda 286 bin insanımız yaralanmış ve 2 bin 524 insanımız da hayatını kaybetmiş.
Üstelik her gün ortalama 20 kişi olay anıyla sonrası dikkate alındığında trafik kazalarında can vermiş.
O zaman KOVİD-19 salgınındaki karamsarlık neyin nesidir? Bu karamsarlığı devamlı körükleyenler neye ve kime hizmet etmektedir? Korkuya kapılmanın ne gereği vardır? Virüsü hafife alalım demiyorum, sadece korku ve kaygıya sur çekelim istiyorum. Televizyonlardan adeta terör estiren, bilip bilmeden toplumun ruh sağlığına zarar veren, toplumsal psikolojiyi zedeleyen lekeli provokatörlere kulaklarımızı kapatalım. Hem evde kalalım, hem de asılsız iddiaları ciddiye almayalım.
Her konunun uzmanı olur mu? Ekranlarda sabitleşmiş sabit ve sözde yorumcular gafilce ortalığı dedikoduya boğuyorlar. Bunlara tavsiyem evlerinden çıkmasınlar, ekranlardan da uzak dursunlar. Çünkü virüsten farksızlar ve hezeyan yayıyorlar. Cehalet diz boyu. Bu sorun aynı zamanda milli güvenlik ve toplumsal sağlık sorununa dönüşmek üzere. Bunların alayı virüs uzmanı kesilmiş. Ne var ki durumları aynen şudur: Uzaktan baktım yeşil türbe yanına vardım estağfurullah tövbe. Ayıptır, günahtır, rezalettir.