İnsan düşüncesini kendisi sanıyor.
İnsan düşüncesini kendisi sanıyor.
İnsan düşünü kendisi sanıyor.
Quantumda fotonik nedir?
Foton; foton ışığını biliyorsunuz belirlenemez, belirsizlik.
Nasıl ki fiziksel parçacıklar olan elektronların kullanım alanına; elektronik deniliyorsa, elektromanyetik radyasyonunda partiküler sergilediği alana; fotonik deniliyor.
Bir ışık düşünün; ışığa sabit baktığınızda sadece ışığı görürsünüz.
Bir güneş düşünün; yine ışık olarak, ışığa sürekli baktığınızda güneşten başka bir şey görmezsiniz,
Hatta kör olursunuz.
Fotonu da takip ettiğinizde aynen insanda böyle bir durum gerçekleşir.
Radyasyon partikülleri üreten, elektromanyetik dalga sergileyen, güneşe baktığınızda yayılan, O şeyi göremezsiniz.
Ama ne zamanki fotondan, fotonik (bilinmezlikten demiyorum)
bilinenden bu sefer gözünüzü çektiğinizde, dalga yayınının yani güneşten süzülen, çizgi çizgi ışıkların maddeye yani size doğru çekildiğini hissedersiniz. Sürekli size doğru çekilir.
Bir fotonik, bir foton çekildiği maddeyi , madde alanını, yine fotonlardan, atomlardan oluşan madde alanını her çekildiğinde fotoğrafını çeker (klonlar!). Onu kopyalar ve tekrar böler parçalar ve en muhteşem haliyle tekrar sergiler. Işık gelir maddeye çarpar, maddeye çarptıktan sonra resmini alır ve aynı resmi taşıyıcı görevi görür. Ve zamana yayar. Her zaman biriminde ; gördüğü maddenin fotoğrafını çektiği maddenin, çekildiği maddenin aynısını alır, zamanda aynısını var edebilen; fotonik ışıklar diyoruz. Fotonik!
Bu sistemin arasında bakan nesne her neyse …
Kum parçacığı bakıyor; Foton.
Fotonla, kum parçacığı karşılaştı. Atom karşılaştı. Havayla atom karşılaştı. Aynı işlevi görüyor.
Resmini çekiyor…
Aynısı gibi var ediyor…
Zamana yayıyor…
Ve daha değişik….Değişim…Dönüşüm şeklinde .
Bu sistemin arasında siz kimsiniz?
Bir maddeyseniz, size çarpıyor. Ve sizin aynı hal durumlarınızı, her neyse klonluyor…Hani google haritalarda sokağına, caddesine, manavına , yürüyenine , hareket edenine kadar fotoğrafına yaklaşırsınız. Sokak görünümü aldığınızda değil mi?
Orada ne olup bittiğini uzaktan görürsünüz ama geçmiş bir zaman fotoğraflamasında!
Teknoloji nereye kadar gelmiş? Geçmiş zamanı çekebiliyor ya da canlı yayın yaparken yine ses dalgaları karışık frekans üretebiliyor.
Aynı dalga yayını maddeye çarptığında, Foton; resmini çekiyor ve aynısı gibi klonluyor, hayata sunuyor.
Ve bu sistemin içinde bakan kişi gördüğünü , gördüğü ise bakan kişinin gördüğünü yok ediyor.Ya da var ediyor.
Sadece bir titreşim alanına bakıyor.
Ne yaptığında?
Odaklandığında….
Odaklanmak ne demek?
Gözünü açtığında, gözünü açtığını varsaydığında! Madde de gözünü açıyor.
Aynı döngünün içerisinden madde çoğalarak tekrar kendini dönüşüme uğratarak foton haline dönüşüyor. Atom haline dönüşüyor. Kuark haline dönüşüyor. Ve zamanda bu şekilde böyle bir makine gibi düşünün
Böyle bir sistem çalışıyor.
Ve insan da baktığına sadece şuurun yansıttığı olaya yorumladığı görselleri katıyor, görselleri birleştiriyor . Bu; budur diyor, şu; şudur diyor.
Düşündüğün kadar.
Tefekkür ettiğin kadar.
Kabiliyetin kadar. Bakış açın bir düzeye gelecek ama, tek bir noktayı görecektir.
Yine dönüp dolaşıp, yine hani karanlığınıza dönersiniz dediği yer; yine aynı noktaya gelip kalacak.
Güneşe bakıyorduk ya…
Aynı noktadan geliyor lakin güneşin ardında ne var?
Fakat o esmaları açığa çıkaran güneş olsaydı, gördüğün olsaydı veya foton olsaydı ; bu hayattaki sütunları da sonsuza kadar ayakta kalırdı değil mi?
Sabit kalırdı…
”O’’ sabit bırakmıyor. Değiştirip, dönüştürüyor, parçalıyor.
Maddeyi parçaladığı an! Bir fotoğraf makinası; 3,2 milyar piksellik uzay kamerası yapıldı.Büyük Sinoptik Gözlem Teleskobu için geliştirilen bir kamera bu.. Bir kamera ne yapıyor? Onu çektiği an 3,2 milyar piksele bölüyor. Ve O pikseli dağıtıyor.
Alıyor, dağıtıyor. Alıyor, dağıtıyor.
Sendeki bilgiyi veya nümerik bilgisini, sendeki bilgiyi, taşın bilgisini, onun, bunun bilgisini kendi sisteminde dağıtıyor böyle.
Oysa ki herşey sadece bir titreşimden ibaret…
Gördüğünüz şey yaratıcı ve yok edici ise O gördüğünde yok olacak.
Düşün!
Esra Süntar