Burcu Kapu Yazdı: Yolculuk başladı hazır mıyız?

0
0

Milliyet Yazarı Burcu Kapu , bugünkü yazısında milli takımımızın Letonya zaferini değerlendirdi.

Çocukluğumdan beri yazının her türlüsünü yazmayı çok sevdim. Biraz sevdiğimden biraz şansım yaver gittiğinden yazmayı işim haline getirebildim. Bu sayfalarda sporla ilgili yazmayı çok seviyorum. Ama branşın ne olduğundan bağımsız, galip geldiğimiz bir milli müsabakanın ardından yazmak yazıların en keyiflisi.
Hepimizin dolabın arkalarında kalmış milli formalarımızı yeniden çıkardığımız Hırvatistan maçının ardından dün Letonya galibiyetiyle 2024 Avrupa Şampiyonası’na gitmeyi garantiledik. Turnuvaya az bir süre var, oyunumuzda hala eksiklerimiz çok. Ama ümidimiz ve inancımız yüksek bu sefer. Takım yeni hocasıyla daha bir takım görüntüsünde, hoca üst perdeden sadece sızlanıp suçlamak yerine, daha net, daha çözüm arayışında. Öğretmen veya baba figürü değil, oyuncuların içlerinden biri gibi. Her oyuncunun gol sevincinde bu kadar kısa sürede kendisine koşmasını sağladı. Belli ki, herkes sadece işini yaparsa, bu ekip, bu takım turnuvada yüzümüzü güldürecek. Ama dediğim gibi, herkes liyakatle sadece işini yaparsa…
Bileti cebimize koyduğumuz Letonya maçının Hırvatistan’dan tamamen zıt bir maç olmasını bekliyordum. Hırvatistan zorlu rakipti. Kapalı savunmayla oynamayacaktı, topa daha fazla sahip olacaktı, bizi zorlayacaktı. O gün o 11 doğruydu. Ama Letonya analizi sanki biraz aceleye gelmiş, kazanan 11 bozulmaz klişesine fazla bel bağlanmış. İlk yarı %76 topla oynayan taraf bizdik ama kadronun bireysel yetenekleri topla oynama konusunda kısıtlıydı. Sol bekte Cenk aksadı, santrforda Barış yerine sırtı dönük oynayıp top tutabilecek daha net bir santrfora ihtiyaç vardı. Kaptan Hakan’ın hem Barış Alper’in güzel pasını değerlendirememesi hem de hemen ardından Yunus’un takipçiliğiyle attığı gole ofsaytla engel olması, tek başına ilk yarıda parladı. Ama olumsuz anlamda. Milli takımda Hakan, İtalya performansının çok gerisinde klişesine düşmek istemiyorum ama ben düşmek istemedikçe Hakan adeta bu sözü doğrulamak istermişçesine maçlar çıkarmaya devam ediyor.
Montella gelir gelmez eski öğrencileri Samet ve Yunus’u tercih etmesiyle, itiraf edelim hepimize önce bir eyvah dedirtti. Acaba eski öğrencilerine iltimas mı geçiyor diye. Ama hoca utandırdı hepimizi. İkisi de oyunuyla ve direkt skor katkısıyla Montella’nın oynatmak istediği oyunu anlayıp sahaya yansıttıklarını gösterdiler. İşte bu yüzden liyakat kelimesiyle başladım. Oynatılmayan Yunus gol atıyor, çağrılmayan Yusuf hücum kurguluyor, asist yapıyor. Kendi takımında gözden düşen Samet asist yapıp, yedek kalan Cenk iki gol atıyor. Bir süredir konu milli takım olduğunda bir yanımız yaprak döküyordu, ama artık her yerimiz bahar bahçe. Ve bunu sürdürebileceğine inandığımız bir ekip ile birlikte.
Yolculuk daha yeni başladı. Yolu uzun ve kayıpsız geçmek için eksikleri hızlıca görmek, önlem almak lazım. Zemin diye başlamayacağım yine, çünkü hiçbir şey değişmiyor, yine kötüydü. Ama başka bir önerim var, eleme maçlarını mutlaka İstanbul’da oynatmayı acaba standart hale mi getirmeliyiz? İstanbul taraftarlarının her hafta sonu maça gitme alışkanlığı var, rakibi ne zaman baskı altına alacağını, takımı ne zaman tezahüratlarıyla ileri çıkaracağını daha iyi biliyor, tribüne ve futbola daha hakimler. Misal “Samanyolu” da güzel elbet ama skor 0-0 iken değil.

Reklam Alanı